وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ (1)

İncir ve zeytin hakkı için!

وَطُورِ سِينِينَ (2)

Sina dağı, hakkı için!

وَهَٰذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ (3)

Bu emin belde hakkı için ki:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ (4)

Biz insanı en mükemmel sûrette yarattık. [30,30]

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ (5)

Sonra da onu en aşağı derekeye düşürdük.

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ (6)

Ancak iman edip güzel ve makbul işler yapanlar müstesnadır. Onlara ise hiç eksilmeyen bir mükâfat vardır.

فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ (7)

Bütün bunlardan sonra ey insan, senin mahşere ve hesaba inanmana hangi engel kalabilir?

أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ (8)

Allah hakimlerin hâkimi değil midir?